15 Nisan 2012 Pazar


MRS DALLOWAY
Şimdi ölmek,şimdi çok mutlu olabilmek demektir”
Aslında herkes yaşar böyle ikilemler; kim olduğuna ve kim olması gerektiğine dair..
Kimi zaman etkisinden kolay kurtulamadığımız sosyal baskılar bir gün
“Sen olmalısın, her durumda kendin olmalısın”
 diyerek çıkar karşımıza diğer bir gün
“ Toplumun kurallarına uymalısın kendini bir kenara bırak” diyerek.. Ve böylece yaşarız..
Zaman  akar gider, bazen su gibi bazen de bir asır gibi yaşarız bir günü. Neler neler düşünürüz.. İnsanlar, yaşanılanlar birer zincir gibi iç içe geçmiştir. Bir yüz görürüz binbir hatırayı anımsatır. Geçmişimizi günümüze taşır.
 En sevgisiz anlarımızda en çok sevenlerimizi hatırlarız mesela. Koşar gelirler geçmişin kapısından geçip bugünümüzde olurlar. Geçmişte nasılsa öyle. Ne bir eksik ne bir fazla. Ne daha çok severler bizi, ne daha az. Tam ihtiyacımız olduğu gibi, ihtiyacımız olduğu kadar.
En anlaşılamaz olduğunda hayatımızdaki her bir kare, bizi en çok anlayanları yad ederiz. Yine onlar anlar bizi yanımızda olmasalar da. Hatta belki de hayatta olmasalar bile..Veya bazen geçmişte bırakamadıklarımızı da bugünün sinemasında yeniden seyre koyuluruz. Öyle uzaktan, öyle yabancı  oluruz ki hayatımıza, oturup baştan yazmak geçer içimizden..
Hayatımızın malzemeleridir geçmişin hesapları, geleceğin planları,  yaşadıklarımız, vazgeçişlerimiz, pişmanlıklarımız, mutluluklarımız. Bazen duygularımızla yoğururuz bu malzemeleri, bazen de toplumun etkisiyle şekillenen ‘mantık’ yönümüzle. Bazen olmasını istediğimiz gibidir hayatımız, bazen olması gerektiği gibi..
Bu kitapta da Clarissa Dalloway ‘in bir gününden yola çıkıp bütün  hayatını  izliyoruz. Gün Mrs Dalloway’in akşam vereceği partinin hazırlıkları için yola çıkmasıyla başlar. Yolda karşılaştıkları eski dostlar, tanıdıklar veya hiç tanımadığı insanlar bir iç muhasebesine sevkeder Clarissa’yı. Bir yanda bu iç hesaplaşma , diğer bir yanda yaşadıklarının etkisiyle buhrana düşmüş Septimus -kitabın diğer kahramanı- paralel bir yolda tamamen zıt yönlere doğru yürürler. Clarissa mutsuzluğuna rağmen yaşadığı toplumda kabul edilme arzusuyla, Septimus ise toplumun dışında kalmak pahasına kendi oluşturduğu dünyasında.. Gün Clarissa için başarılı (!) bir parti, Septimus için de başarısız bir hayat ve intiharla sonuçlanır. Clarissa’nın bu haberi duymasıyla yolları hiç kesişmeyen Clarissa ve Septimus aynı düşüncede bütünleşirler :
Şimdi ölmek,şimdi çok mutlu olabilmek demektir




5 Nisan 2012 Perşembe

Dale Carnegie

"Düzen, cennetin ilk yasasıdır."


"Beyin, sekiz ya da on iki saatlik bir çalışmanın sonunda ilk andaki kadar süratli ve mükemmel bir şekilde çalışabilir. Beyin kesinlikle yorulmaz."


"Yorgunluğun belli başlı nedenlerin biri can sıkıntısıdır."


"Sizi yoran şey, yapamadığınız işlerin çokluğudur."


"İnsanların bizi düşünmediğini veya hakkımızda ne söylendiğini umursamadığını biliyorum. Onlar sabahları kahvaltıdan önce, kahvaltıdan sonra, gün boyu ve gece yarısından on dakika sonra, hep kendilerini düşünüyorlar. Başlarındaki şiddetli bir ağrı onları sizin veya benim ölüm haberimizden bin kere fazla ilgilendiriyor."


"Eğer yıllar boyu sürecek ve ölünceye kadar unutulmayacak bir küskünlük veya kin oluşturmak istiyorsanız, iğneleyici bir eleştiride bulunun."


"Bir budala bile eleştirebilir, suçlayabilir, yakınabilir; nitekim pek çok budala böyle davranır. Ama anlayışlı ve bağışlayıcı olmak için sağlam bir kişilik ve otokontrol gerekir."


Sahafta dolaşırken altı çizilerek eskitilmiş bir şekilde rastladım bu kitaba. Elbetteki adı cezbetti beni. Başlamamla bitirmem bir oldu ve kitabın isminin içeriğinin yanında çok sönük kaldığını anladım. Dale Carnegie 1900'lerin başında keşfetmiş kişisel gelişimi. Olayı ders, ödev şeklinde anlatmak yerine yaşanmış örnekler vererek adeta kafanıza kazımayı seçmiş. Okuduktan sonra hayanızda değişikliklerin olmaması imkansız görünüyor. Bu kadar zaman önce sadece birkaç ipucuyla insan hayatını çözmüş olması fikri gayet takdire şayan. Kitabı okudukça piyasadaki kişisel gelişim yazarlarının Dale Carnegie'le hiç tanışmamış olabileceğini düşündüm. Bu tadı aldıktan sonra da başka kişisel gelişim kitaplarını direk eleyebiliyorsunuz. Kitabın içeriğini anlatamayacağıma kanaat getirerek alıntılar yaptım.


Bence Dale Carnegie okumak insanın kendine yaptığı bir yatırımdır.


"Köylü bir kadın yorucu bir iş gününün sonunda çiftlikteki erkeklerin önüne saman dolu tabaklar koymuş. Adamlar 'Delirdin mi sen?' diye bağırdıklarında kadın, 'Ne oldu?' demiş. 'Fark etmediğinizi sanıyordum. Yirmi yıldır siz erkeklere yemek pişiriyorum ve bir gün bile sizden saman yemediğinizi belirten tek bir söz duymadım.'